İnsan, hatalarını hep güvenmekten dolayı yapar. Güven, insanı yalın ayak közün üstünde yürütebilir. Sorgulamaktan acizse insan, zincirleme olarak gelir hatalar ve pişmanlıklar. Fakat yüzeysel hiçbir pişmanlık hatanın doğru adresini vermez, annenin yavrusunu beslediği gibi bir sonrakini besler, büyütür.
İnsan en çok kendisini sever, kendisine güvenir. Emin olduğu noktada sorgulamayı bırakır ve sorgulamayı bıraktığı noktada hataya zemin hazırlamaya başlar. Bu sebeple kendini mükemmel gören birinin hatalar silsilesinden kurtulması ihtimal dahilinde değildir. İnsan bir de sevdiklerine çok güvenir. Bu da en büyük pişmanlıkların doğma sebebidir.
Fakat sevgiye bakış açınız “sevgi kusurları yok etmez, onları da kabul eder” ise bu konuda ön hazırlığınızı yapmış olduğunuzdan dolayı sizi yıkacak değil ancak şaşırtacak sürprizlerle karşılaşırsınız.
Birine güvenmeden yaşanılır mı? Muhakkak birilerine güvenmek istiyor insan. Hatta bu, mutluluğun şartlarından biri olarak bile görülebilir. Ama her şey siyah ya da beyaz olmak zorunda değil. Güvenmek sorgulamayı öldürüyor ise bırakalım ikisi de yaşasın. Ne tam güvenin ne tam şüphelenin. İkisinden de biraz, bence en iyisi bu olacaktır.